Covid-19 pandemisi bütün dünyayı etkilemeye devam ederken, hükümetlerin önceliği sermayeyi koruma altına almak ve emek sömürüsünü yeni biçimlerle devam ettirmek oldu. Kapitalizmin iktisadi ve ekolojik krizinin bir parçası olarak değerlendirilmesi gereken Covid-19 pandemisi ve yarattığı sonuçlar, toplumdaki eşitsizlikleri birer birer gün yüzüne çıkarırken, neoliberalizmin tarihsel yalanları da apaçık ortaya çıktı.

Kapitalist emperyalizmin savaş, sömürü ve doğanın talanı politikalarının bir sonucu olarak  gelişen pandemiyi de fırsata çevirmeye çalışan sermayedarlar ve hükümetler, yaşam kavgası veren emekçilerin, kadınların, gençlerin ve tüm ezilenlerin hayatlarını hiçe saymaya, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye devam ediyor.

Pandemi süreci ve yaşananlara ilişkin İsviçre’den Klimastrike’tan Miriam, St. Gallen Kantonu’ndan Antifa üyesi Matthias Fässler ve Küba’nın başkenti Havana’da üniversite öğrenimine devam eden Rudy Alejandro, Öğrenci İnisiyatifi’nin sorularını yanıtladılar.

Arkadaşlarımıza yanıtları için teşekkür ederken, mücadelenin ve dayanışmanın uluslararası ölçekteki önemini bir kez daha bilince çıkartarak röportajın tamamını yayınlıyoruz:

Ülkenizde ilk Covid19 vakası görüldüğünden beri neler oldu? Bu süreçten bahseder misiniz?

Matthias Fässler (Antifa): Pandemiyle birlikte ülke olağanüstü hal içerisine girdi. Tedbirler, ilk vakadan bu yana sürekli olarak güçlendirilerek arttı. Başlangıçta, daha az vaka varken her şey daha mümkündü ancak vakalar artmaya başlayınca işyerleri kapatıldı, etkinlikler yasaklandı ve fiziksel mesafe kuralları getirildi.

Miriam (Klimastreik): 5 kişiden fazla sayıda insanın bir araya gelmesine sınırlama getirildi, 2 metre fiziksel mesafe kuralına ek olarak internet üzerinden yapılan alışverişler, ilaç ve market alışverişleri hariç tüm ekonomik hizmetler zorunlu olarak kısıtlandı. Ek olarak okullar kapatıldı ve online eğitime geçildi.

Rudy Alejandro (Küba): Küba’da ilk Covid-19 vakasının görülmesinin ardından, hızlı bir şekilde halk bilgilendirilmeye başlandı. Ülkenin pandemiyle başa çıkmak için, Covid-19 virüsünün evrimine bağlı olarak üç aşamaya bölünmüş bir sağlık stratejisi vardı.

Covid19’un yayılmasıyla beraber neoliberal sağlık sisteminin krizine tanıklık ediyoruz. Ülkenizdeki sağlık sisteminden bahseder misiniz? Halk, eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti alabiliyor mu?

Matthias: İsviçre’de halk sağlığı sistemi diğer ülkelere kıyasla çok daha iyi durumda. Ancak bununla birlikte hastaneleri özelleştirme ve kapatma çabaları da devam ediyor. (Örneğin St. Gallen Kantonu’nda) Sağlık hizmetlerine erişim elbette finansal araçlara bağlıdır ancak esas olarak bu süreçte iyi durumda.

Miriam: Neyse ki İsviçre’de uluslararası zorunlu bir sağlık sistemine sahibiz, ancak sağlık sisteminin bir pandemi için hazırlıksız olduğu açıktı. Ayrıca hasta bakım personeli (çoğunluğu kadınlardan oluşuyor) yaptıkları işe oranla daha az ücret almaktadır.

Rudy: Küba’da sağlık sistemi ücretsizdir ve herhangi bir kişi ırk, cinsiyet, yaş, din vb. fark etmeksizin ücretsiz sağlık sisteminden faydalanabilir. Küba’da sağlık güvence altına alınmış bir haktır. Sağlık sistemimizin en güçlü yanlarından biri sadece koronayı değil her hastalığı kontrol edecek araştırmaları kapsayan temel eğitimimizdir.  Şu anda, ülke, Küba’da bulunan 17 farklı solunum yolu virüsünü inceliyor ve bu virüslerinin herhangi birine karşı antikorlar oluşturmak için yavaş yavaş ve ücretsiz olarak tüm nüfusa homeopatik (bir tür alternatif tıp yöntemi) takviyeleri uyguluyor.

Pandemi eğitim kurumlarını nasıl etkiledi? Bu süreçte öğrencilerin talepleri neler olmuştur?

Matthias: Bütün eğitim kurumları karantina başladığından bu yana kapalı ve tamamı uzaktan eğitim yoluyla eğitime devam ediyorlar. Öğrencilerin ortak talepleri, bu özel durumun dikkate alınması çünkü bu koşullar altında öğrenim oldukça zor.

Öğrenciler bu dönem yapılacak sınavlar geçilemediği takdirde deneme haklarından gitmemesini talep ettiler. Birleşik bir öğrenci hareketi ve ortak taleplerden söz edilemezken, her üniversitede özel ve farklı alanlarda öğrencilerin talepleri mevcut.

Miriam:Bu süreçte İsviçre’deki tüm okullar kapatıldı . Eğitim düzeylerine farklı olarak öğrenciler tarafından farklı tepkiler verildi. Çoğunlukla evden online eğitime geçilirken okul notları için bu sene hariç tutuldu.

Rudy: Eğitim kurumları virüsün yayılmasını kontrol etmek ve izolasyonu sağlamak için kapatıldı çünkü okullar genellikle çok kalabalık oluyor. Küba televizyonu ve internet üzerinden video derslerine dayalı, sunum dışı model hızlıca uygulanmaya başlandı.

Dünyanın her yerinde işçiler ücretli izin talep ediyor. Ülkenizde işçiler nasıl etkilendi? Ücretli izin verildi mi?

Matthias: Korona virüsünün, İsviçre’de ve dünyadaki işçiler üzerinde ciddi bir etkisi bulunuyor.  Ücretli izne başvurma, yani çalışamamanıza rağmen bir tür ücret alma olasılığı mevcut, ama bu alınan ücret normalde alınan maaşın %80’i dir. Ayrıca, küçük işletme sahibi birçok kişi veya saatlik ücretle çalışan kişiler de var. Ancak bu kişiler maaşın %80’nini alma imkanları yok ve ciddi bir şekilde zarar ettiler ve etmeye devam ediyorlar.

İşçiler için maaşın yüzde 80’ini almak ücretli bir izin gibi görünüyor olsa da, ekonomik krizin sonrasında işcilere nasıl bir sorun çıkartacağını ve sonuçlarının ne olacağını tahmin etmek henüz mümkün değil.  Buna ek olarak, sağlık sektöründe çalışanlar her gün doğrudan risklere maruz kalıyor, düşük ücret alıyorlar ve şu anda çok fazla mesai yapmak zorundalar.

Miriam: Ben kendim öğrenciyim ama çoğu işçinin “kuzarbeit” denilen bir form verebileceğini biliyorum. Bu form ile maaşlarını alabiliyorlar. Ancak serbest çalışan veya saat ücretli çalışanlar bunun dışında tutuluyor.

Rudy: Ülkemizde çalışmaya devam eden iş merkezleri, ekonomiyi tamamen yavaşlatmamak amacıyla üretimi gösteren merkezlerdir. İş merkezlerinde mahsur kalan işçiler için, ilk ay maaşlarının % 100’ü ve diğer aylar % 60’ı ödenir, ancak birisinin iş yerine gitmesi gerekmiyorsa, fakat işini evden yapmaya devam edebiliyorsa ( uzaktan telefon ve bilgisayar ile çalışma gibi), normal maaşları ödenmeye devam eder. İlköğretim veya özel eğitimde çocuğu olan anneler için, belirtilen bu önlemlerden ilki geçerlidir.

Yapılan araştırmalar kadına yönelik ev içi şiddetin salgınla beraber arttığını gösteriyor. Devlet şiddete karşı bir önlem aldı mı veya bu konuda talepler var mı?

Matthias: Çeşitli kantonlar kadın sığınma evlerini ve diğer destek hizmetlerini genişletmek istiyor. Kadın sığınma evleri için daha fazla araziye ve ek personele ihtiyaç var.

Miriam: Hayır, şu ana kadar somut bir tedbir alınmadı. Çeşitli STK’lar aile içi şiddet konusunda bir farkındalık yarattı ama “Bund” (Federal Meclis) bu durumu önlemek ya da mağdurları desteklemek için çok az adım attı.

Rudy: Küba’da bu çok iyi kontrol edilen bir konudur, bence insanlar şiddetin değil, birleşmenin ve salgınla yüzleşmenin zamanı olduğunun farkına vardılar. Ancak ülke, aile içi şiddeti suç addeden yasalarını korur.