A) POLİTİK GÜNDEM ve GENÇLİK
Bu yazı ülkedeki politik süreci gören bir yerden gençlik hareketinin bir tahlilini içermektedir. Bir sonraki yazı bu politik tahliller ışığında üniversite hareketi ve örgütü konusunu işleyecektir. Son yazı ise gençliğin sorunlarını, önemli halkaları tahlil edilecektir. Her kriz dönemi, büyük olanakları da bağrında taşır. Rüzgarı en hızlı tersine çevirme olanağına sahip olan devrimci gençlik ise bu olanakları ve görevleri açığa çıkarmak ve hayata geçirmek zorundadır.
2022 yılı AKP-MHP faşist iktidar bloğunun toplumsal muhalefete ve özelde gençliğe dönük gerici saldırılarını çok yönlü bir biçimde uyguladığı bir yıl oldu. Başta kampüsler olmak üzere liselerde, mahallelerde ve sokaklarda geleceksizliğe, siyasal baskılara, işsizliğe karşı ses çıkaran gençliğin karşısına iktidar; abluka, gözaltı, tutuklama gibi zor yöntemlerine başvurdu. Tüm bu saldırılar gençlikte yıllardır biriken öfkenin kitlesel dışavurumunu ve yıkıcı gücünü engellemek üzere yapıldı. Gençliğin en direngen ve örgütlü kesimlerine dönük ise daha spesifik ve özel saldırı yöntemleri devreye konuldu. Şiddet araçlarıyla dize getiremediği gençliğin öncü güçlerine dönük arayarak tehdit etme, uzun gözaltı süreleri, gözaltlarında fiziksel ve psikolojik şiddet, kaçırma, ajanlaştırma pratikleri devreye yoğun bir şekilde sokuldu. Bu yöntemlerin yetersiz kaldığı noktalarda ailelerin aranarak iki yönlü baskı oluşturulması, yurtların aranarak öğrencilerin fişlenmesi, burs ve yurtların kesilerek açlıkla terbiye edilmesi gibi yöntemler gençlik üzerinde denendiyse de bu yıldırma politikaları esas olarak gençlik saflarını daha da sıklaştırdı.
Suçunun ve kendisine dönecek öfkenin farkında olan faşist iktidar bloğu yeni üniversite döneminde yurtların ve üniversitelerin ilgili birimlerine bir genelge yollayarak örgütlenme faaliyetlerinin önünü kesmeye çalışarak, örgütlenmeyi kitlelerin gözünde marjinalleştirerek yapacağı saldırı dalgasının meşru zeminini hazırladı. İktidarın bu genelgede barınma sorunun üstünde durması ise tesadüf değil. Geçen dönem ve kısmen bu dönem de barınma, gençliğin önemli sorunlarının başında geliyor. AKP’nin yurtları ve üniversiteleri gözetim altında tutması bu sorun ekseninde ve sorunun olduğu yerde örgütlenmenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. AKP’nin ve politikalarının gençlik tabanında meşru görülmediği bilinen bir olgudur. Yarattığı geleceksizlik olgusuyla beraber bir diğer önemli etmen ise yaşam tarzına müdahaledir. Toplumun geriye kalan katmanlarından daha yenilikçi olan gençlik AKP ile kan uyuşmazlığı yaşıyor. Ancak bu kan uyuşmazlığı gençleri doğrudan devrimci saflara katmıyor. Aksine organik ilişki kurulamayan gençlik kitleleri şovenizm, cinsiyetçilik ve homofobiyle zehirleniyor. AKP savaş politikalarıyla burjuva muhalefeti yedeklerken gençlik saflarını da birleştirmek için ideolojik saldırı altında tutuyor. İktidar ortağı faşist ülkücü çeteyi de başta üniversiteler olmak üzere fiili kontra saldırılarda kullanıyor. Kendi siyasal tabanındaki ve etki çeperindeki gençleri ise her biri farklı ideolojik yelpaze içinde olmakla beraber çeşitli gerici cemaatlerde ve tarikatlarda örgütleyerek “taze kan”larla devamlılığını sağlamaya ve “asım nesli” bırakmaya çalışıyor. Bu iki tarz gençlik örgütlenmeleri de iktidarda olmalarının fırsatlarını sonuna kadar kullanıyorlar. Aldıkları mali destekle öğrencilere burs ve yurt vermeleri, örgütlenme alanları açmaları, üniversiteyi sınırsızca kullanıyor olmaları gözümüzün önündedir. Buradan hareketle faşist, şoven ve gerici gençlik örgütlenmelerine karşı mücadele gençlik için esaslı bir sorun ve görevdir diyebiliriz. Bu görevi talepler ve fiili mücadele bağlamında ikinci yazımızda daha fazla değineceğiz. Bu gençliğin üniversitelerde antifaşist mücadelesi bağlamında önemli bir sorun ve görevdir. Yine bunu da ikinci yazımızda derinleştireceğiz.
Ülkenin ve gençliğin yaşadığı bu sorunlara karşı mücadele ise daha özel olarak incelenmesi gerekir. Burada yukarıda sözünü ettiğimiz ilkeler ve görevleri arkasına alan meşru-militan bir gençlik hareketini yaratmak görevi önümüzde duruyor. Meşruluğunu sınıfsal pozisyonundan, tarihselliğinden, gücünü kitlelerden ve alanlardan alan anti-emperyalist, anti-şoven gençlik hareketi ancak istikrarlı, inatçı, deneyen yanılan kadrolarla yaratılabilir. Aksi takdirde, kitleselliğini alanda sınamamış, suların durulmasını bekleyen, kendiliğinden hareketler de kitlenin fersah fersah önünde onlara görevlerini vaaz eden hareketler de başarılı olamaz. Bu iki anlayışla ideolojik mücadele ederken seçim endeksli, burjuva restorasyoncu, “yüksek siyasetçiliği” de talepler eksenli örgütlemeye devam edilmelidir. Bu politik gündemi daha derinleştirerek bu temel üzerinden üniversite hareketini tartışacağız.
İTTİFAKLAR, SEÇİM ve GENÇLİK KİTLELERİ
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Her iktidar kendi sınıfının çıkarına uygun davranır. Yani her sınıfın ve doğal olarak o sınıfın en örgütlü düzeyi olan partilerinin yolu, sınıfının yoludur. AKP bunun en sarih örneğidir. Milli Görüş Gömleği’ni çıkardığı günden beri AKP’nin sermaye için anlamı bu topraklarda neoliberal politikaları uygulamaktı ve büyük oranda gerçekleştirdi. AKP bunu adım adım hayata geçirirken kamusal hakları da tırpanladı. İşçi sınıfının sayısız grevini yasakladı. Sermaye ona her ihtiyaç duyduğunda yanı başındaydı. İhtiyaç olduğunda borçlarını silerek ya da ihtiyaç duyduğunda kolluk desteği vererek… Gerek neoliberal birikim modelinin tıkanması gerekse AKP’nin politikalarının kitlelerin onayını almaması, onu daha da ağırlıklı olarak başvurmak üzere zoru kullanıyor ve de kullanacak. İşçi cinayetleri, kadın cinayetleri, doğa talanları, çocuk istismarı içinde bulunulan çürümeyi oldukça açık gösteriyor. Kindar ve dindar bir genç nesil yetiştirme hedefi, AKP eliyle kurulan tarikatların çapını çok aşmasa da bir kuşağın davranış bütünlüğünü negatif anlamda bozmuştur. Bencil ve kendinden menkul bir tipoloji olgusal olarak karşımıza çıktı. 15 Temmuz’dan sonra ittifak ortağı olan MHP ile kurulan Cumhur İttifakıyla beraber ise bu ittifakın faşist ve paramiliter pratikleri daha da arttı. Faşist bir programa sahip MHP birçok kritik sorunda AKP’yi yönlendirmiştir. Bütünlüklü bir saldırı çerçevesi içinde 2023 seçimleri, öncesi ve sonrasıyla beraber bu saldırı dalgasının kurumsallaşmasını hedeflemektedir. Meslek örgütlerine dönük saldırı ve kendi meslek örgütlerinin inşa edilmesi sınıf uzlaşmacı korporatist anlayışın ilk hamleleridir. HDP’nin kapatılmak istenmesi, Kobane Kumpas davası, TTB’nin kapatılmak istenmesi, Baroların ikili sisteme geçmesi, Kayyum Rejimi, İBB’ye saldırılar, mafya-çete-paramiliter ilişkileri, işgal operasyonları seçim sürecinin önemli sac ayakları olacaktır. AKP kalıcı bir otoriter rejimi inşa etmek isterken MHP de çete ve paramiliter örgütlerini desteğe çağırarak elde edebileceği maksimum kurum, koltuk ve bürokrasi hesabı içindedir. Eski faşist çete lideri Sinan Ateş’in MHP’lilerce öldürtülmesi bu sürecin kendileri açısından ne kadar hayati olduğunu da göstermektedir. Aynı zamanda mücadeleci güçler olarak onlar karşı sokak mücadelesi de bizim için hayatidir.
Bir diğer burjuva ittifak ise Millet ya da daha sık kullanılan ismiyle 6’lı masa. Politik hedefler üzerinden bir araya gelen bileşen toplamın temel hedefi AKP’ye seçim kaybettirmek ve parlamenter sistemi eski üniter yapısına geri döndürmek. Sermaye odaklı, tekçi ve sabıkası kabarık bu ittifakın emekçiler, ezilenler ve gençler için popülist sloganlar dışında bir vaatleri yok. AKP’yi “barışçıl” yollarla göndermeyi hedefleyen bu ittifak kendi tabanlarının hesaplaşma sloganlarını bastıran, bütün hak ve özgürlükleri seçime erteleyen ve dolayısıyla AKP/MHP iktidarıyla mücadele eden güçleri frenleyen bir ittifaktır. Suruç Katliamı’ndan, 10 Ekim Katliamı’ndan tanıdığımız Davutoğlu, Sivas Katliamı’nı yapanların avukatı ve İstanbul Sözleşmesi karşıtı Karamollaoğlu, sayısız devrimcinin faili, Kürt halkının azılı düşmanlarından Akşener de burada. Bu masada oturanların verilmemiş hesabı için de gençlik, işçi sınıfının ve ezilenlerin safını örgütlemek zorundadır. Bir kere daha diyebiliriz ki, “Gençlik Hiç Aldanmadı.”
Bu iki ittifak dışında kalan ve işçi sınıfı, emekçiler, kadınlar, LGBT+’lar, gençler; halklar için insanca bir yaşamı, özgürlükleri savunan Emek ve Özgürlük İttifakı, gençlerin en sahici ittifaktır. Gençlik akademik ve demokratik taleplerini bu ittifak zeminine basarak daha da yükseltmelidir. Aksi takdirde, gençlikten fersah fersah uzak atılmış sloganlar da Saraçhane’yi işaret eden yedeklenme siyaseti de kaybetmeye mahkumdur. Gençliğin görevi üniversitelerden, mahallelerden, liselerden kendi bağımsız taleplerini işçi sınıfı ve emekçilerin talepleriyle ortaklaştırmaktır, sınıfının yolunu yürümektir.