“Toplumsal cinsiyet eşitliği yoksa o yasal süreç size kalsın. Biz daha fazlasını alacağız.”

Bu yazı, yaşadığımızın münferit değil tam aksine sistemli ve son derece dallı budaklı olduğunu hatırlatmak için yazıldı.
Tek fail o değil, e bir tek istifanın bize yetmesi de mümkün değil.

Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Orhan Acar’ın “Kızların resimlerini de görüyoruz böylece, çaktırma” dediği videodan bahsediyorum. Bu arada, videosu sosyal medyada tepki çektikten hemen sonra istifa etmiş bir eski dekan artık kendisi.

Sözlerini, gülüşünü, kameranın açık olduğunu fark ettikten sonraki durumu kurtarma çabalarını bir uzman edasıyla incelemeyeceğim. Ama bir soru kurcalıyor aklımı: Ben bu adamı nereden tanıyorum?
Buram buram ayrımcılık kokan, tacizin komik olduğunu düşünen bu insan hiç yabancı değil. Üstelik erkek ve akademisyen. Nereden tanıdığım belli oldu, bizde de var bundan!

Akademideki konumunu ve heteroseksüel erkekliğini hiyerarşik bir avantaj olarak elinde tutan, bundan aldığı yetkiye dayanarak zaman zaman ders anlatmak yerine ayrımcı, kadın düşmanı, fobik konuşmalar yapan; keyfi yerindeyse tacizkâr esprilerle amfiyi şenlendiren hocalarımız.

Orhan Acar video konferansta kadınların sadece profil fotoğraflarını görebiliyorken söyledi o lafları. Hal böyleyken, yüz yüze eğitim esnasında kampüslerde neler yaşandığını tahmin etmek güç değil. Kampüslerde ayrımcılık, taciz ve şiddet var!
“Bilim insanı olmaz, önce adam olunur” diyen akademisyenin kıyafetim sebebiyle sözlü taciz edebileceğini düşünüp, tüm ders nasıl tedirgin olduğumu ve kendimce önlemler aldığımı hatırlıyorum. Belleğimizde milyon tane taciz ve şiddet öyküsü varken “insandan önce adam” diyen hocanın tedirgin etmesinden daha doğal ne olabilir?

Orhan Acar’ın tacizi tek değil, tesadüf değil. Orhan Acar’a bu cüreti veren şey kökleri binlerce yıl önceye uzanan, hayatın her alanına sirayet etmiş ataerki ve ataerkinin sürdürücüsü kurumlar. Taciz karşısındaki tepkimizi bu bilinçle verirsek mücadelemiz tutarlı ve başarılı olacak. Aksi halde, yani öfkemizi bu bilinçle harmanlamazsak videosu yayılmamış hocalar komikliklerine devam edecekler.

Tek istifa bize yetmez demiştik. Gelelim ataerkinin sürdürücülerine, suç ortaklarına:

  • İstanbul Sözleşmesi (Kadına Karşı Şiddetin ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) 2011’de İstanbul’da imzaya açıldı, 2014’ten beri yürürlükte. Sözleşme yürürlükte olmasına rağmen uygulanmıyor, şiddet artarak devam ediyor.  Sözleşmeye yönelik karalama kampanyaları uzun süredir gündemde.
  • YÖK, CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’ne dayanarak hazırladığı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesini 2019’da durdurdu, Tutum Belgesini web sitesinden kaldırdı. YÖK Başkanı Yekta Saraç, şunları söylemişti:

“Projenin, toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği hususunun göz önünde bulundurulması gereği ortaya çıkmıştır. Bu istikamette tutum belgesinde de gerekli değişikliklerin yapılmasına yönelik olmak üzere bir müddetten beri YÖK bünyesinde çalışma yürütülmekteydi. Bugün itibarıyla Tutum Belgesi’nde, ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramı çıkarılarak güncelleme yapılmasına ilişkin çalışmalar son aşamasına gelmiş olup yakında üniversitelerimize duyurulacaktır.”

Yekta Saraç’ın toplumsal değerlerimize mütenasip olmadığını iddia ettiği Tutum Belgesi’nin taahhütlerine bir bakalım:

  1. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve adaletine ilişkin farkındalığı arttırmak amacıyla çalışmalar yapmak,
  2. “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” dersinin aynı veya farklı bir adla yetkili kurullarınca alınacak karar doğrultusunda programlarında zorunlu veya seçmeli ders şeklinde yer almasını ya da buna ilişkin bilgilendirici çalışmaların yapılmasını sağlamak,
  3. Yerleşkelerde güvenli yaşamın sağlanması için cinsel taciz ve cinsel saldırıyla ilgili bilgilendirme, ulaşılabilir başvuru yerleri ve diğer gerekleri (aydınlatma, ulaşım vb.) yerine getirmek,
  4. Yöneticilerin, akademik ve idari personelin ve öğrencilerin toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin eğitimler almalarını sağlayıcı çalışmaları teşvik etmek,
  5. Toplumsal cinsiyet eşitliğini izlemeye ilişkin çalışmalarda bulunmak,
  6. Bu amaçları yerine getirmede işbirliği içinde çalışacak olan Üniversitelerdeki Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri ve benzeri birimler ile SKS daire başkanlıklarının çalışma biçimi ve işlevselliklerinin güçlendirilmesini sağlayıcı çalışmalarda bulunmak,
  7. Bu merkezlerin bulunmadığı üniversitelerde kurulmalarını teşvik etmek.

3.maddeye özellikle dikkat: “Güvenli yaşamın sağlanması için cinsel taciz ve cinsel saldırıyla ilgili bilgilendirme, ulaşılabilir başvuru yerleri”nin olmaması demek, taciz ve saldırı karşısında çözümsüz bırakılmak, faillerin bu davranışlarını sürdürmesi demek.

Ey Gazi Üniversitesi sana söylüyorum! Toplumsal cinsiyet eşitliği yoksa o yasal süreç size kalsın. Biz daha fazlasını alacağız.

Zeynep Ekin