1981 yılında, geniş yetkiler çerçevesinde ve merkeziyetçi bir sistem temelinde askeri darbe tarafından kurulan YÖK; geçen yıllar içinde üniversite özerkliğini sonlandıran, bilimsel ve akademik özgürlüğü yok etmeyi amaçlayan bir anlayışın üzerinde yükselmiştir.

39 yıl önce darbecilerin öğrenci gençliğin devrimci demokratik mücadelesini kontrol altına almak ve neoliberal üretim ilişkilerine uygun biçimde dizayn etmek için kurduğu YÖK, yıllar içerisinde iktidarlar ve sermaye için daha da yetkinleştirilmiş ve üniversiteye dönük saldırıların öncüsü olmuştur. YÖK’ü kaldırma vaadi ile gelen AKP iktidarı, zaman içerisinde YÖK’ü doğrudan saraya bağlı bir kurum haline getirmiş ve faşizmi kurumsallaştırma sürecinin önemli bir parçası yapmıştır.

AKP/Saray iktidarı YÖK aracılığı ile üniversiteye yönelik saldırılarına hız kesmeden devam etmiştir. “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinin ardından üniversitenin tüm bileşenlerine yönelik başlatılan siyasi tasfiyeler OHAL döneminde KHK’ler ile genişletilmiş, keyfi ve hukuksuz soruşturmalarla, ihraçlarla, baskıcı disiplin yönetmelikleriyle üniversiteler iktidarın boyunduruğu altına girmeye zorlanmıştır.

Geçinemeyen üniversiteliler borç batağına sürüklenirken, iktidarın temsilcisi olduğu sermaye lehine eğitim piyasalaştırılmış, üniversiteye ayrılan bütçelere el konulmuş, üniversiteler ticarethane öğrenciler müşteri olarak görülmüştür. AKP’nin faşizm yürüyüşünün ideolojik meşruluğunun sağlanması ve üniversitelerde kurumsallaşma için yandaş rektör ve kadrolar akademiye doldurulmuş, üniversitelerin özgürlükleri her alanda engellenmiş, cinsiyetçi ve homofobik politikalar derinleştirilmiş, öğrencilerin ve akademisyenlerin söz ve etkinlik alanları daraltılmış, kampüslere yerleştirilen özel güvenlik birimleri ve polislerle birlikte üniversiteyi bir karakol haline getirmiştir. Düşünce özgürlüğü ve örgütlenme hakkının önüne geçilerek uydurma gerekçelerle soruşturmalar hazırlanmış kendinden olmayana eğitim ve yaşam hakkı tanınmamıştır.

COVID-19 pandemisi fırsat bilinerek gerçekleştirilen düzenlemeler ve gündeme getirilen yeni YÖK yasası girişimleriyle birlikte üniversiteler yasaklara ve baskılara daha açık hale getirilmek istenmekte, AKP/Saray iktidarı üniversite özerkliği ve akademik özgürlüğün kırıntısının dahi kalmasını istememekte, iktidarının ve sermayenin ihtiyaçlarına uygun “üniversiteyi” oluşturmak için girdiği yolda bu dönüşümü sağlayabilmek için üniversitenin tüm bileşenlerini kuşatmak ve faşizmin kurumsallaştırılması yolunda ‘dikensiz gül bahçesi’ istemektedir.

AKP döneminin bir dizi yasakçı düzenlemesi ve uygulamasıyla saraya bağlı bir kurum haline gelen YÖK’ün kuruluş tarihinde demokratik üniversite talebimizi yineliyor; parasız, bilimsel laik ve anadilde eğitim hakkımız için kampüslerden sokaklara bulunduğumuz her yerde mücadeleyi yükselteceğimizi söylüyoruz. Söz, yetki ve karar üniversitenindir. YÖK varsa özgürlük yok!

Öğrenci İnisiyatifi