12 Eylül darbesinin bir ürünü olan YÖK, kurulduğu günden bugüne demokratik üniversite önünde engel olarak dururken darbenin toplumsal muhalefeti bastırma hedefinin de üniversite ayağını oluşturmuştur. Bir yandan öğrenci muhalefetinin tasfiyesine girişmiş bir yandan da üni­versiteleri sermayenin rantına açarak üniversiteleri neoliberal politikaların uygulandığı, serma­yenin arka bahçesine dönüştürmüştür. Müfredatlar dinci-kinci bir nesil yetiştirmek üzere dizayn edilirken akademinin bilimsel niteliği ortadan kaldırmıştır.

Kurulduğu 6 Kasım 1981’den sonra birçok iktidar kaldırma sözü verse de hükümetlerin ve sermayenin ihtiyaçlarına göre her dönem yeniden dizayn edilmiştir. Neoliberal politikalar doğ­rultusunda YÖK üniversiteleri piyasacı bir mantıkla dönüştürmüştür. Bu süreçte karşımıza çıkan öğrenim harçlarının yükselmesi, zamlar ve eğitimin özelleşmesiyle üniversite, sermayenin kar amacına sıkıştırılmış, parasız eğitim hakkı öğrencilerin elinden alınmış. Eğitim metaya dönüştü­rülmüştür.

Üniversitelere yönelen bu neoliberal saldırılar YÖK’ün kuruluşunun 40. yılında da AKP eliyle devam etmektedir. Saray, YÖK marifetiyle üniversiteleri sermayeye ucuz iş gücü sağlayan alan­lara dönüştürmüş ve demokratik dinamiklerin tasfiye süreci hızlandırılmıştır. AKP’nin gençlik üzerinde hegemonya kurma çabası ve kampüslerin sermayenin rantına açılması üniversitenin demokratik mekanizmalarını ortadan kaldırmış ve niteliksiz bir eğitim yaratmıştır. Bu süreç üniversitelere bir ihraç ve gözaltı furyasını da beraberinde getirmiştir. Akademisyenler KHK’lerle ihraç edilmiş , yerlerine AKP kendi kadrolarını yerleştirilmiş ve tüm muhalif sesler kampüslerde faşist, polis ve güvenlik saldırılarıyla karşı karşıya kalmıştır.

Bu süreç ise gençliğe geleceksizlik, her geçen gün artan işsizlik ve umutsuzluk olarak yan­sımaktadır. Yüzlerce öğrencinin barınma sorunuyla üniversiteyi bırakmasının, öğrencilerin okumak için zamanının çoğunu çalışarak geçirmesinin ve mezun olunca işsizlikle boğuşması­nın nedeni sermaye-AKP ortaklığında yapılan piyasacı saldırılardır. Tüm bu saldırılara rağmen üniversiteliler olarak kampüslerden sokaklara mücadeleyi büyütüyoruz. Kayyum rektör Melih Bulu’ya karşı verdiğimiz mücadelede gösterdiğimiz gibi sarayın kayyum politikalarına üniversi­telerimizde geçit vermeyeceğiz.

Baskıya karşı yeni mücadele alanları, biçimleri ile sokaklardayız. Kampüslerden, sokaklar­dan, parklardan yükselttiğimiz nöbetlerimizle gençliğin iktidara karşı mücadelesini her alanda genişletiyoruz. Bizler kayyumları gönderen, barınma hakkı için bulunduğu her yeri nöbet alanı­na çevirenleriz. ODTÜ’de Kavaklık direnişçileri, İstanbul Üniversitesi’nde zamları geri çektirten öğrencileriz.

Sıra arkadaşlarımızı tutuklayan ve tutuklatanlara, sırtını AKP-MHP iktidarına yaslayan faşist çetelere, üniversitelerimizi işgale girişen polise, her eylemimizi ve sıra arkadaşlarımızı hedef gösteren medyaya karşı üniversitelerimizi savunacağız. YÖK, polis, medya ablukasını dağıta­cağız. Öğrenci dayanışmasını kampüslerden sokaklara büyüteceğiz. Demokratik üniversiteyi beraber kuracağız.

Öğrenci İnisiyatifi