“Milyonlar işte bu düzene yani neoliberalizme ve kapitalist politikalarının sadık savunucularına isyan etmektedir. “

Feyaz Çanak*

2019 yılı onlarca ülkeden milyonlarca insanın sokakları doldurarak diktatörler devirdiği, hükümetler değiştirdiği ve bir dizi sosyal siyasal hakları elde ettiği bir mücadele yılı oldu.

İsyan Latin Amerika’yı kasıp kavururken, Asya’da milyonların uzun soluklu direnişi ile ilerlemektedir. Savaşlardan ve yıkımlardan yorulmuş olan Ortadoğu halkları ise makus talihlerini değiştirmeye çalışmaktadırlar. Avrupa, Sarı Yelekliler Hareketi’nin ve Katalonya bağımsızlık mücadelesinin etkisindeyken diğer yandan Avrupa’dan başlayan ve tüm dünyayı saran gençliğin iklim eylemleri tüm dünyada hala karşılık bulmaktadır.

Tüm bu isyanların arasında kadınların gür sesi tüm ülkelerden yükselmekte, Avrupa’da hayatı durduran kadın grevi ve başörtüsünün zorunlu olduğu İran’da “Beyaz Çarşamba” eylemleri ile kadınlar tüm dünyada erkek egemen sisteme karşı direnmeye devam etmektedirler.

İSYANIN KARAKTERİ

Dünyadaki isyanların patlama noktaları ülkeden ülkeye değişmekte ama isyanın boyutubüyüdükçe talepler ortaklaşmaktadır.

Şili’de toplu taşıma yapılan zamlara karşı öğrencilerin başlattığı eylemler hızla tüm Şili’yeyayılmıştır. Emeklilerin haklarından, kadın haklarına, sağlıktan ulaşıma kadar bir dizi haktalep eden Şili halkının en önemli talebi ise darbecilerin yaptığı anayasanın değişmesi idi.Hükümetin ilk tepkisi “düşmanla savaşıyoruz” olsa da, gelinen durumda hükümet bir dizikonuda yeniden yapılanmaya gideceğini açıklamak zorunda kalmıştır.

Bir diğer Latin Amerika ülkesi olan Haiti’de ise yolsuzlukların ortaya saçılması ile başlayangösteriler bir yılı aşkın zamandır devam etmektedir. Venezuela halkı ABD destekli darbegirişimine direnirken, Bolivya’da yine ABD’nin desteği ile yapılan darbeye karşı milyonlarcaBolivya yerlisi sokaklarda direnmektedir. Hong Kong’da ise Suçluların İadesi Yasası’na karşıbinler sokakları doldurmuştur. Çin askeri müdahale ile tehdit etse de yasa geri çekilmekzorunda kalmıştır.

30 yıllık diktatör Ömer El Beşir’i deviren Sudan halkı ise ilk olarak yine zamlara karşı sokağaçıkmış ve köhnemiş iktidarı yerle bir etmiştir. Arap Baharı deneyimlerinden ders çıkaranSudan halkı askerlerden oluşan darbeci bir iktidara izin vermemişlerdir. Son antlaşma ileaskerlerden ve sivillerden oluşan geçici hükümet kurulmuştur. Diktatör Ömer El Beşir iseUluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yargılanacak.Lübnan’da, Irak’ta, Azerbaycan’da, Endonezya’da, İran’da talepler yolsuzluk yapanlarınyargılanması ve zamların geri çekilmesidir. Yolsuzluğa ve zamlara karşı başlayan isyanlarhızla sosyal ve siyasal hakların talep edildiği ve bu hakları gasp eden hükümetlerin istifalarının istendiği bir hal almıştır.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Fukuyama ve burjuva ideologları tarihin sonunun geldiğini iddia etmiş, liberal demokrasinin hakim olacağından ve soğuk savaşta harcanan zenginliğin artık üçüncü dünya ülkelerine harcanacağını ve yeniden refahın artacağını, demokrasinin tüm dünyaya hakim olacağını iddia etmiştir. Aradan geçen 30 yıl bu öngörülerin hiçbirinin gerçekleşmediğini göstermiş dünyada terörizmle savaş bahanesi ile totaliterleşen iktidarların sayısı artmıştır. Neoliberalizmde sınıflar arası uçurum hızla artarken, milyonlar en temel insan haklarından mahrum kalmakta ve bu fütursuz düzen kar edebilmek için dünyayı yok olmanın eşiğine getirmiş durumdadır. Milyonlar işte bu düzene yani neoliberalizme ve kapitalist politikalarının sadık savunucularına isyan etmektedir.

Uyumak şimdi,/ uyanmak yüzyıl sonra, sevgilim… / Hayır, / kendi asrım beni korkutmuyor ben kaçak değilim./Asrım sefil,/asrım yüz kızartıcı,/asrım cesur,/büyük/ ve kahraman./Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman.

Ülkemizde şu an genç sayılan kuşağın büyük bir bölümü AKP hükümeti dışında hiçbir hükümet görmemiş ve çocukluktan beri muhalefeti, iktidarı dahil hep aynı politikacıları görmüştür. Seçimlerin bir şekilde AKP tarafından kazanılması sesini çıkaran ya da çıkarmaya çalışan herkesin terörist ilan edilmesi ve devlet gücünün AKP’de olmasından kaynaklı bu durum bir yerde hükümetin yenilmez olduğu karamsarlığını doğurmakta ve binlerce yıllık insanlık tarihinde neden bu zaman dilimi sorusu espri ile karışık sorulmaktadır.

AKP ile büyüyen kuşağımız aynı zamanda neoliberalizmin ideolojik propagandası ile de büyümüştür. Ve neoliberalizm, herkes kendini kurtarmalı, büyük hayallerin peşinden koşmamalıdır demektedir. Gençliğin içerisinde bulunduğu karamsarlığın temelinde yatan şeylerden biri de bu anlatıdır. Bu durum var olan tüm ilişkilerden kaçmayı, “ben”i merkeze koymayı ve bu “ben”in rahatı için dahi olsa toplumsal olandan uzak durma şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Genç var olan tüm ilişkilerden rahatsızlık duyarken bu ilişkileri değiştirme gücünü kendinde görmemektedir. Bu karamsarlığın en büyük dayanaklarından bir diğeri ise değişimin bu toplumdan gelmeyeceğine olan inancın kendisidir. Değişim her zaman dışsal bir olgu olarak görülmekte, ilk önce başkasının başlatıcı olması beklenmektedir. Bu başkası dönemsel olarak isim değiştirmekte ama değişim isteği kesintisiz şekilde ilerlemektedir.

Bu değişim isteği “dip dalga” olarak tariflenecek bir direniş oluşturmakta ve kendi kanallarından bu direniş akmakta, kurulu siyaseti kimi zaman zorlamakta ve çoğunlukla seçimler olmak üzere patlamalar yaşamaktadır. Bu “dip dalga”’nın daha ne kadar dipte kalacağı meçhul olmakla beraber patlamaya doğru hızla gittiği ortadadır. Bu “dip dalga”nın en büyük handikapı ise çok iyi örgütlenmiş bir iktidarın karşısında örgütsüz olmasıdır. Hatta daha kötüsü örgütsüzlüğün “kutsanmasıdır”. Bu örgütsüzlük hali savaşların, yoksulluğun, korkunun ve kötülüğün yurdu haline gelen böylesi bir ülkeye mahkum olmamızın nedenidir.

Hayatlarımızı cehenneme çevirenlerin bu kural tanımazlığına ancak biz son verebiliriz. Ve bunun için Şili halkının meşhur sloganını hep bir ağızdan haykırmalıyız: ÖRGÜTLÜ BİR HALKI HİÇBİR KUVVET YENEMEZ!

*OMÜ Öğrenci İnisiyatifi