Türkiye’de özellikle AKP iktidarıyla beraber hızlandırılan özelleştirme girişimleri, toplumun ihtiyaçlarına yönelik tüm hizmetlerin şirketlerin rant alanına dönmesine neden oldu. Bu politikalar sonucunda kamusal haklarımızdan olan eğitim hakkımız da piyasalaştı ve artık bu alandaki şirketlerin “nasıl daha fazla kar elde ederiz?” düşüncesine sıkıştırıldı. Eğitim ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanmaması ve öğrencilerin olanaklarına bırakılıyor olması eşit ve nitelikli eğitimin önünde engel olmuştur. İlkokuldan üniversiteye kadar tüm eğitim ihtiyaçlarımızı piyasadan satın aldığımız bu eğitim sisteminin yansıması, bizlerin de karşısına kampüslerimizde kantin/yemekhane fiyatlarında, ulaşım ücretlerinde, yurt fiyatlarında, üniversite harçlarında vb. uygulamalarda çıkmaktadır. Bunların dışında kampüsler artık ulaşmak istediğimiz her şeye para ödeyerek ulaşabildiğimiz, öğrenciden çok müşteri olarak var olduğumuz alanlara dönüştürüldü. Kampüsler öğrencilerin yaşam alanları olarak dizayn edilmesi yerine inşaat sektöründen gıda sektörüne kadar varan çeşitli şirketlerin insafına bırakıldı.
Tüm bunlara karşılık öğrencilere devletin tek “desteği” sonrasında faiziyle alacağı KYK öğrenim kredileri oluyor. Beslenme, barınma ve ulaşım gibi en temel ihtiyaçların karşılanmasına bile yetmeyen KYK öğrenim burs/kredisi, çoğunlukla maddi düzeyi düşük öğrencilere dahi geri ödemeli olarak verilmekte ve okul bitince gelir durumuna bakılmaksızın zorla geri alınmaktadır. Zaten yeterli düzeyde olmayan bu krediler hem okurken iş piyasasına girmemize neden olmakta hem de mezun olduktan sonra hayata binlerce lira borçla başlamamıza neden olmaktadır. Okurken geçinebilmek için çalışmaya zorlanan öğrenciler ucuz ve güvencesiz iş gücü olarak piyasa için fırsat niteliğinde görülmektedir. Bugün Türkiye’de yaklaşık 2 milyon öğrenci kayıt dışı işlerde çalıştırılmaktadır. Bu şekilde yoğun ders ve çalışma temposuna sıkıştırılmış üniversite hayatı, kampüslerde müşteri olduğumuz gibi piyasada da “işçi öğrencilere” dönüşmemize neden oluyor.
Mezun olduktan 2 yıl sonra ödemesi başlayan borçlarımızın ödemesinin gecikmesi halinde icraya veriliyoruz. Bugün borcunu ödeyemeyen genç sayısı 5 milyon ve devlet 300 bin öğrenciyi icraya verdi. Ekonomik krizin her geçen gün derinleştiği, döviz kurunun sürekli yükseldiği ve genç işsizliğin %25’le cumhuriyet tarihinin rekor seviyesine ulaştığı bir ekonomide ödeyemedikçe katlanan borçla hayata başlamak, gelecekten umutsuz milyonlarca genç yarattı. Gençlere binlerce lira borçtan başka bir gelecek sunamayan AKP/saray rejimi ise öğrencilerden gelen “KYK borçları silinsin!” talebine kulaklarını tıkamış, Cengiz İnşaat gibi şirketlerin ve futbol kulüplerinin milyonlarca lira borcunu silmektedir. Dönem dönem iktidar tarafından borçlarla ilgili öğrenciler lehine düzenlemeler yapılacağına dair açıklamalar yapılsa da muhalif partiler tarafından borçların silinmesine yönelik meclise getirilen tüm teklifler AKP/MHP oylarıyla geri çevrildi. Son günlerde aklımızla dalga geçer gibi getirilen yapılandırma ise gençlerin taleplerinden çok uzakta bir düzenlemedir. Gençler okurken eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için almak zorunda olduğu kredileri şimdi bir de işsizken ödemek istemiyor, ödeyemiyor.
Öğrencilerin ve borçluların taleplerine cevap üretecek bir düzenleme, onların; KYK kredi borçlarının silinmesi, tüm kredilerin bursa çevrilmesi ve bursların insanca yaşanılabilecek bir düzeye çıkarılması taleplerini de kapsamalıdır. Bizler tüm taleplerimizin karşılanmasına, sarayın aylık giderlerinin sadece bir kısmının bile yeteceğini bilmekteyiz! Şirketlerin milyonlarca lira borcunu silmeye yeten devlet bütçesi öğrencilerin de borçlarını silmeye yetecektir.
Borçlarla geleceğine ipotek koyduğunuz gençler olarak bulunduğumuz her alanda yeni yeni yan yana gelişler organize ederek birbirimizle dayanışarak borçlarımızı sildirmeye kararlıyız!
Osman Delimehmet